Büyükelçilik müsteşarı ile röportaj

Hırvat-Türk Dostluk Derneği kültür ve bilgilendirme merkezinde Türkoloji öğrencileri kulübü tarafından 11 Aralık 2018 tarihinde Zagreb’de yaşayan ve çalışan Türklerle ikinci konuşma atölyesi gerçekleştirildi. İkinci konuğumuz,  Türkiye Cumhuriyeti Zagreb Büyükelçiliği Müsteşarı Sayın Günay Babadoğan Ertan’dı.  Sayın Müsteşar’la, Ankara ve İngiltere’deki öğrencilik günlerinden çalışma hayatına kadar farklı konular konuştuk. Kendileri, tüm samimiyeti ve içtenliğiyle bize Zagreb’i neden beğendiğini ve hangi Hırvat romanlarını sevdiğini de anlattı.

Daha önce Sayın Büyükelçi’ye de sormuştuk, Hırvatistan’da insanlar kararsızlıktan dolayı siyaset bilimi bölümünü seçebiliyorlar ve bu bölümle ilgilenmeden okuyan insanlar var. Bunun hakkında fikirleriniz nedir?

Aslında ben gerçekten diplomasiyle ilgileniyordum, bizim zamanımızda eğitim sistemi farklıydı, ama ben istediğim bölümde okudum ve seçimimden memnunum.

Bazı arkadaşlarımız ODTÜ hakkında yeteri kadar bilgiye sahip değiller. Oysa ODTÜ Türkiye’nin en önemli üniversitelerinden biridir. Bize oradaki bölümler ve eğitim imkânları hakkında biraz bilgi verebilir misiniz?

Türkiye’nin en gözde üniversitelerinden biri olan Orta Doğu Teknik Üniversitesi bünyesinde çok fakülte ve bölüm barındırıyor. Bildiğim kadarıyla, fakülte ve bölüm sayısı giderek de artıyor, eğitim, mühendislik, hatta idari bölümler fakülteleri var. ODTÜ’de dersler İngilizcedir.  Yabancı öğrenci sayısı oldukça yüksektir ve bu öğrenciler arasında Balkanlardan gelenler de vardır.

Ayrıca, özgeçmişinizde İngiltere’de Sussex Üniversitesi’nde Contemporary European Studies bölümü üzerinde master yaptığınız bilgisine ulaştık. Farklı bir ülkede okumak kolay bir şey değildir. Her öğrenci böyle bir karar veremez. Sizin için bu kararı vermek zor muydu?

Avrupa Birliği benim ilgi duyduğum bir alandı. Burs imkânıyla bu alanda eğitim almak benim için çok iyi bir fırsattı. Bu nedenle, konu üzerinde pek düşünmedim, dolayısıyla karar vermek zor değildi. Türkiye’de İngilizce öğrendim ama İngiltere’ye taşındıktan sonra bambaşka bir tecrübe kazandım.

Aslında orada hakkında hiçbir şey bilmediğim hatta adını ilk kez duyduğum ülkelerden gelen öğrenciler vardı, örneğin Trinidad Tobago’dan. Bazı Yunan arkadaşlarım da vardı, onlarla çok yakındık. Üniversite günlerimden bir Hırvat arkadaşım bile vardı.

Türkiye ile İngiltere’deki eğitim hayatinizi karşılaştırırsanız neler söylemek istersiniz?

Her iki ülkedeki deneyimlerim arasında farklar var tabii, İngiltere’deki eğitim programı sadece bir yıl sürdü ve her şey çok hızlı geçti. Önemli olan konulara odaklanıyorken Türkiye’de o konuları daha ayrıntılı bir şekilde inceledik.

Masterden sonra, Türkiye’ye geri döndüğümde özellikle hukuk konusunda zor olan Bakanlığa giriş sınavım için çok çalıştım. Sınavı kazanarak 2003 yılında Dışişleri Bakanlığında göreve başladım.

Üniversite dönemi bana göre gayet güzel bir dönemdir çünkü sınavlara hazırlamakla meşgulsünüz ama aynı zamanda arkadaşlarınızla zaman geçebilirsiniz.

Şimdiye kadar yaptığınız görevlerden biraz bahseder misiniz?

Arnavutluk, ilk yurtdışı görevimdi. Daha sonra da Hollanda/Rotterdamda görev yaptım. Bir yıl Malezya’da görev yaptım. Bu insanın kişiliğine bağlı, bazı insanlar yeni yerlere hemen alışır, bazıları ise alışmak için daha fazla zamana ihtiyaç duyar. Aslında alışmakta zorlandığım yer yoktu diyebilirim ama belki Malezya çünkü oradaki iklim çok nemli. Yemekleri de bizimkilerden biraz farklı ve başlarda benim için biraz zordu. Ancak başka hiçbir ülkede zorluk yaşamadım.

Daha önce Kuala Lumpur, Arnavutluk ve Hollanda’da görev yaptınız. İçlerinden hangisi sizin için daha özel bir yer ve hangisinde çalışmaktan daha çok keyif aldınız?

Malezya’da çok zaman geçirmedim, ama Hırvatistan’ı en çok sevdim ve burada birçok arkadaşım oldum.

Üç senedir buradasınız. Size göre, Türkiye ile Hırvatistan arasındaki ilişkileri daha da geliştirmek için ne yapılabilir?

Ekonomi alanında ülkelerimizi bağlayacak olan daha fazla faaliyet yapılması lazım. Kültür ve dil alanlarında ortak tarih ve mirasımızdan dolayı Hırvatistan’ı komşu olarak görüyoruz. Mesela burada Türk dizileri çok izleniyor bunu görmek çok güzel çünkü aramızdaki bağı güçlendiriyor.

Cumhurbaşkanınız ziyareti esnasında Yunus Emre Enstitüsünü de açtı. Kültürel-sanatsal programları gerçekleştiren o kurum hakkında ne düşünüyorsunuz?

Kültür merkezimiz olan YEE kültürel faaliyetleri gerçekleştiriyor. İnşallah o tür etkinlikler daha fazla düzenlenecek.

Hırvatistan’a gelmeden önceki beklentileriniz nelerdi ve geldiğinizde karşılaştığınız durum beklentilerinizi karşıladı mı?

Hırvatistan’a çalışmaya gelmeden önce Zagreb ve Split şehirlerine gezdim ve buraları çok beğendim hatta Zagreb bana biraz Viyana’ya hatırlattı. Yaşamak için güzel bir şehir ne çok büyük ne de çok küçük. Birçok yer yürüyüş mesafesinde ve tramvayla ulaşım da çok kolay. Zagreb’de vaktim çok güzel geçiyor ve daha da güzel geçeceğine inanıyorum.

Öğrencilerimizin Türkoloji okumalarına rağmen hala birçoğu Türkiye’ye gidemedi. Türk kültürünü ve Türkiye’yi daha yakından tanımak için neler yapabilirler?

Büyükelçiliğimiz de bu konuda gerek TİKA gerek Yunus Emre Enstitüsü gerekse diğer kurum ve kuruluşlarımızla her türlü desteği vermeye hazırdır. Türkoloji öğrencilerini gerçekten çok önemsiyoruz. Mesela geçen yıl yapılan Bosna Hersek gezisi çok iyiydi. Buna benzer organizasyonlar için biz tüm soru ve önerilerinize açık olup, birlikte çalışıp size yardım etmek için buradayız.

Türkiye’de en sevdiğiniz şehir hangisi?

Ben Eskişehirliyim. O nedenle en çok orayı seviyorum. Eskişehir de güzel ve ilginç bir yer. İçinde iki üniversitesi var ve bu nedenle gençlerin çok olduğu, yaşamın canlı olduğu bir şehirdir. Bu nedenle Eskişehir’i gezmenizi kesinlikle tavsiye ediyorum. İstanbul muhteşemdir tabii ki ama aynı zamanda birçok Türk için orada yaşamak zor. Ben İzmir ile Antalya’yı da beğeniyorum.

Çalışan anne olmak nasıldır?

Çalışan anne olmak biraz zor ama bazen ben çalışırken kızım ofisime gelip beni izliyor. Zorlukları vardı elbette, bilhassa kızım küçükken. Ama olsun, çünkü bilgili ve donanımlı bir anne çocuğuna hem yardımcı olabilir hem de onun için bir rol model olabilir.

Boş zamanınız varsa ne yapıyorsunuz?

Kitap okumayı, dizileri izlemeyi, spor yapmayı seviyorum. Bunun yanında dışarıya çıkıp kızımla zaman geçirmeyi seviyorum. En çok roman okuyorum, özellikle düşüncelerimizi geliştiren romanları. Tarihi romanları da okumaktan keyif alıyorum, Ivo Andrić’in “Drina Köprüsü” romanının Türkçesini okudum. Bir romanı, yazıldığı dilde okumak daha da iyi olurdu eminim. August Šenoa’nın “Zlatarevo Zlato” romanını da okudum, eski Zagreb hakkında hikâyeleri beğendim.

Sayın Büyükelçilik Müsteşarı, Türkoloji öğrencilerine neden bu bölümü okumaya karar verdiklerini ve Türkiye ile ilgili ne sevdiklerini sordu. Öğrencilerimizden Dora, ilkokuldan beri Türkçe okumak istediğini aynı zamanda çok sayıda Türk dizisi izlediğini söyledi. Türk dizilerinin özeliklerini merak eden Sayın Günay Hanım’a, Kulübümüzün başkanı Marko, Hırvatların dizi sayesinde Türker’in onlardan o kadar farklı olmadıklarını öğrendiklerini anlattı. Ayrıca çoğu Türkün İngilizce öğrenmesine bir tür engel olan dublajın, Hırvatistan’da yaygın olmadığı için dilin daha kolay bir şekilde öğrenebileceğini söyledi.

Sıcak ve samimi bir saatten sonra konuşma atölyesi aynı şekilde sona erdi. Sayın Günay Hanım’a bizi kırmayıp geldiği için; Hırvat-Türk Dostluk Derneğinden Goran Bey ile Jasmina Hanım’a bize ağırladıkları için; Demet Hocamıza destekleri için; kulübümüzün üyelerine soru hazırladıkları için ve Erasmus öğrencisi Berkan’a soru çevirmedeki yardımları için teşekkür ediyoruz.

Hazırlanan: Jelena Jazvo, Marko Šapina; Nika Perasović, Paula Drenški
Düzenleyen: dr. sc. Demet Kardaş